FAIL (the browser should render some flash content, not this).
 





O "Vav" Her Zaman Yazılmaz!

Hayatını Kur’an-ı Kerim yazarak geçiren Kayışzade Hafız Osman, bir Ramazan gecesi, teravih namazı kıldırırken rükuya vardığı sırada vefat etti. O, devrin padişahlarına hat hocalığı yaparken bile en küçük bir gurura, kibre kapılmamış, kısa bir sürede eriştiği şöhrete rağmen tevazu ve teslimiyetle yaşamıştı. Kırkiki yaşında iken yazdığı bir Kur’an sadece Osmanlı Devleti sınırları içinde değil, diğer İslam ülkelerinde de defalarca basıldı. Bugün dahi okuduğumuz mukaddes kitabımızın bazıları Hafız Osman hattıyla yazılmıştır.

Şevket Rado Türk Hattatları isimli eserinde şunları kaydetmektedir:

“Hafız Osman‘ın parlak mevkilerde hiç gözü yoktu. Bir gün öğrencilerinden biri dersine gelmemişti. Dersten çıktıktan sonra, yolda, Cerrahpaşa Hamamı civarında bu öğrenciye rastladı. Neden derse gelmediğini sordu. Makul bir sebepten dolayı gelmediğini öğrenince, hemen hayvanından indi. Yolun kenarında yere oturarak derslerini oracıkta verdi.”

Hafız Osman bir gün kendisine çok değer veren bir sadrazamın huzuruna çıkmıştı. Yanda hocası Suyolcuzade Mustafa Eyyubî Efendİ de vardı.

Sadrazam Hafız Osman’a birçok iltifatlardan sonra kendisi için bi Kur’an-ı Kerim yazmasını rica etti ve:

“-Üstadınız kimdir?” diye sordu.

Osman Efendi:

“-Efendi hazretlerinden mezunum” diyerek Suyolcu’yu gösterdi.

Suyolcu bundan o kadar memnun oldu ki dışarı çıktıkları zaman Osman Efendi’nin alnından öpüp türlü hayır dualar etti.

Hafız Osman daha hayatta iken yazısı aranan, bedestende yapılan artırmalı satışlarda çok rağbet gören hatların sahibi idi. O’nun her yazısı yüksek fiyatlarla satın alınıyordu.

Bir gün Beşiktaş’tan bir dolmuş kayığa binip Üsküdar’a geçiyordu. Kayık iskeleye yanaşınca müşteriler çıkarıp paralarını vermeye başladılar. Hafız Osman üstünü arayıp para bulamayınca kayıkçıya döndü:

“-Hemşeri, benim param yok! Sana bir “Vav” yazıvereyim, olmaz mı?” dedi.

Kayıkçı homurdanarak:

“-Paran yoktu da ne diye bindin kayığa? Senin yazacağın vavı ne yapayım ben?” dedi.

“-Satarsın!..” dedi Hafız Osman ve hemen bir imzalı vav yazıp kayıkçıya uzattı.

Günün birinde kayıkçının yolu Bedestene düştü. Baktı ki kargacık burgacık yazılar, karalamalar mezap edilip duruluyor. Hatırlayıp cebinden “vav”ı çıkarttı. Tellal “Hafız Osman Vav’ı!..” dedikçe fiyatı durmadan arttı. Kayıkçı hiç ummadığı kadar para kazanınca pek sevindi.

Bir gün yine Hafız Osman’ı kayığına binmiş gören kayıkçı:

“-Para istemez hoca, sen yine bir vav yazıver bana…” deyince Hafız Osman:

“-Hemşehri, o vav her zaman yazılmaz, sen al paranı” diye cevap verdi.

 
İlgili Bağlantılar:

HatveSanat©  Gizlilik Beyanı Kullanım Şartları
Ana Sayfa   |   HatveSanat   |  Sponsorluk   |   Reklam   |   İletişim